Homo Esteticus: Sanatçı Olarak İnsan
Şüphesiz ki bilim ve sanat da dahil birçok insanın kendini anlama ve ifade etme faaliyeti; dümenini her zaman insanı diğer varlıktan ayıran özelliği anlamaya doğrultuyor. Bu yazıda çeşitli insanlık dönemleri arasında, çeşitli sanatları inceleyerek insanı sanatçı olması bakımından incelemeye çalışacağız.
Giriş
Sanatın kendisi, her insanın duyduğu, kelimeyi duyduğunda aklında bir şeyler çağrıştırdığı ama iş tanımlamaya gelince tıkanıp kalınan bir olgu. Ne bir sanat olarak değerlendirilir ve sanatın tarihini tam olarak nereden başlatmak gerekir gibi soruları sorgulayacak, insanın sanata dair ürettiği ürünler üzerine yorumlar yapacak ve birlikte sanatın köklerine inmeye çalışacağız.
1-) Sanatın Tanımı (Sanat Nerede Başlar?)
İnsanlık tarihi boyunca tanımı değişen sanat, en genel anlamda hayal gücü ve buna mukabil olarak yaratıcılığın sergilenmesi anlamına gelir.Sanatın tanımlanabilirliği halihazırda bir tartışma konusu olsa da, genel görüş sanatı edebiyat; resim, tiyatro gibi alanlara ayırıp bu şekilde incelemeye tabi tutmak yönündedir.
1.1-) Başat Biçim Görüşü
Clive Bell'in Sanat kitabında belirttiği üzere, sanat; başat biçim (anlamlı biçim) demektir.Sanatı tamamen estetik bakış açısıyla tanımlayan bu görüşe göre, bir biçimin sanat olabilmesi için, çizgi, şekil ve renklerin belirli bir ahenk içerisinde bir kombinasyona sahip olması gerekir.
1.2-) Sanatın Duyguların Dışavurumu Olduğu Görüşü
R.G Collingwood, Sanatın İlkeleri adlı eserinde sanatın duyguların yaratıcı ifadesi ve dışavurumu olduğunu vurgular.Sanat ve zanaati ikiye ayıran Collingwood, zanaati malzemenin bir plan doğrultusunda tasarlanmış bir ürüne dönüştürülmesi olarak tanımlarken, sanatı araçlar ve amaçlar arasında, planlama ve uygulama yapmayı gerektirmeyen bir olgu olarak belirtmiştir.
1.3-) Yeni Wittengstein'cı Görüş
Morris Weitz'in özgül olarak Wittengstein'ın şeylerin özünü bulma direncinden kaynaklanarak yola çıktığı bakış açısıdır. Bu bakış açısına göre sanat açık bir kavramdır ve tanımı yapılamaz. Weitz yine bu tanımsızlığın felsefi açıdan bir sorun çıkartmayacağını ekleyerek; gerekirse Wittgenstein'ın aile benzerliği[1] analojisi kullanılarak neyin sanat olup olmadığının tartışılabileceğini vurgulamıştır.[1] Önermelerin sadece gerçeği temsil ettikleri zaman anlamlı olabileceğini, bir kavramının asıl anlamını bulmak için karmaşık bir benzerlikler ağında dolaşmak gerektiğini belirten görüş.
1.4-) Kurumsal Sanat Kuramı
Goerge Dickie tarafından geliştirilen bu görüş, Neo-Wittgenstein'cı çizgi aksine sanatın tanımlanabileceğini belirtir. Dickie'nin ilk tanımıysa şu şekilde olmuştur:Sanat eseri: Bilinçli olarak insan elinden veya fikrinden çıkmadır. Belli bir sosyal kurum (sanat dünyası) adına hareket eden kişi veya kişiler tarafından, bazı kısımları hakkında fikir birliğine varılmış olunmalı, beğeni kazanmaya aday olmalıdır.
Sanat Nerede Başlar?
![]() |
Mısır Ölüler Kitabı, MÖ 1275, British Museum |
Eski çağlarda, modern insanlar gibi tikel değil tümel düşünen uygarlıklarda, sanat olgusu çok daha muğlaktır. Yine de bu muğlaklık sanatın işlevi ve amacı hakkında bize birçok bilgi verir. Örneğin Antik Mısır'da, İnkalar gibi birçok pagan toplulukta, Gotik Dönem'deki resim ve heykel sanatında amaç ve işlev dini temaları ve kutsal değerleri açıklamak ve hatırlamaktır. Sanat bu dönemlerde yaratımdan ziyade bir uygulama faaliyetidir.
Sanat ve Zanaatin Birbirinden Ayrılması
Engin Sarı ilgili makalesinde sanatın zanaatten keskin çizgilerle ayrılmasının ancak 18. yüzyıla dayandığını belirtir. Bugün sanat dediğimiz şey ise aslen ilgili yüzyıllarda ortaya çıkan "güzel sanatlar"dır.Bu zamana kadar olan sanatlar ise, daha önce belirttiğimiz görüşlere mukabil olarak; belirli bir plan içerisinde, ekseriyetle yaratıcılığın yerini uygulama ve pratiğin aldığı faaliyetlerdir.
Anubis Tapınağı, Mısır Müzesi |
Örneğin Antik Mısır ya da Antik Yunan dönemindeki heykelleri ele alalım.
Heykel sanatının öncüsü kabul edilen bu iki medeniyette de, amaç güzel sanatlarda olduğu gibi sanatçı olan insanın yaratıcılığını, kendini gerçekleştirmesi değil; dini ritüellere dikkat çekmesi ve bunları vücuda getirmesidir.
Apollon, Olympia Zeus Tapınağı Batı Alınlığı |
Belirli bir döneme kadar sanat, insanı değil onun eserini ve inanç pratikleri gibi daha yüzeysel ve dünyevi şeyleri öne koymuştur. Bugün piramitleri tasarlayan, Sfenks Heykeli'ni yapan, o muhteşem görünen Yunan heykellerini yapan heykeltıraşların kaçının ismini biliyoruz? Bildiğimiz sanatçıların hangi birisi eserlerine sadece sanatçı olarak öne çıkmak isteyerek imza atmış?
Bu bağlamda sanatı salt sanat için değerlendirmek ve insanın yolculuğundaki anahtar noktalardan birisi olarak belirlemek için, kronolojik olarak insanın sanat anlamındaki yolculuğuna kısa bir bakış atalım.
2-) Sanat Nerede Başlamıştır?
Sembolik Düşüncenin Ayak İzleri
Sembolik üretimlere ait en eski izler Alt Paleolitik Çağ'a tarihlenir. Ağırlıklı olarak yontma taş aletlerinden oluşan bu "ilk sanat eserleri", genellikle iki yüze sahip olmasıyla işlevselliğin yanında estetik bir kaygının güdüldüğü, belki de sembolik bir anlam atfedilen ilk eserlerdir.Bu dönemlerde renkler; kıyafetlere, yaşayanlar ve ölülere farklı görünümler katması, tedavi ettiğinin düşünülmesi bakımından insanın anlamlandırma faaliyetlerinin temellerini teşkil eder.
Orta Paleolitik ve Erken Üst Paleolitikte tarihlenen 70'in üzerinde manganez dioksit ve hardal rengi parçaları bulunmuş, Afrika, Amerika ve Avusturalya'da pigmentlerin, uzak veya özel yerlerden dahi getirtilebildiğine ve bu pigmentlerle elde edilen karışımların belirli dönemler ve özel törenlerde kullanıldığı bilinmektedir.
Paleolitik Döneme ait iki yüzeyli el baltaları |
Magura Mağarası, Bulgaristan |
Budist taş oymaları, İli Nehri, Kazakistan |
Sanatla ilgili arkeolojik kalıntılar en başından itibaren, üç farklı biçimde açığa çıkmıştır. Mağara duvarlarının yüzeyindeki sanat, açık hava kaya sanatı ve taşınabilir sanat. Üç farklı formda da ortak olan nokta nerdeyse bütün sanatların hayvan betimlemeleri üzerine olmasıdır.
Hayvan Betimlemeleri
Hayvanları avlayan, onlarla dostluk kuran ve gözlemleyen insanın hayvan tasvirleri doğaldır. İnsanların sembolize ettiği dünyanın merkezinde yer alan hayvanlar, ilgili dönemlerde yer yer tasvirlerde bilerek deformasyonlara uğratılmış, sanatçıların olanı taklit etmeyi değil kendine görününe resmetmeyi amaçladığını düşündürtmüştür.Chauvet Mağarası, Fransa |
Lascaux Mağarası, Fransa |
Sanatçının Milatı: Rönesans ve Güzel Sanatlar
Narcissus, Caravagio |
Bugün sanat dediğimizde anladığımız şeyin kökeni olmasa da; (sanatıyla var olan, özgünlük ve kendini gerçekleştirme amacı güden bir insan olarak) sanatçı dediğimiz şeyin en
geri plandaki kökeni ancak Rönesans’a dayandırılabilir. Yine de ilgili dönemde sanat, ancak zanaatin bir kolu olarak varlığını sürdürmüştür. Rönesans ile birlikte değişen şey sanat olgusu değil, sanatçının konumu ve profili olmuştur. Çünkü bu dönemde bizzat sanatçıların kendisi üslubu belirler.
Artık sanat eserini kimin yapıldığı konuşulmakta, ilgili sanatçıların imzaları, eserin içinde otoportreleri görülmeye başlanmaktıadır.
Papa II. Julius; Michalengelo'ya Sistina Şapeli'nde istediğini yapabilmesi özgürlüğünü verdiğinde, gerçekten istediğini yapmasını değil, belirli bir temayı istediği gibi işleyebilmesi özgürlüğünü sunuyordu. Yine de Rönesans'ın en parlak dahilerinden olan Michalengelo, bugün kendi özgünlüğümüz, kendi bakış açımızı katarak yaptığımızın sanat profilinin öncüsü kabul edilir.
Ancak yine belirtmek gerekir ki, kendisi bugün bizim bakış açımızdaki gibi bir "sanatçı"dan ziyade döneminin usta heykeltıraşı olarak bir zanaat adamı olarak kabul edilir.
Özetle anlayabiliriz ki Rönesans; henüz sanat ve zanaat çizgisini birbirinden keskin çizgilerle ayırmış olmasa da, nevi şahsına münhasır, özgür, özgün sanatçı karakterinin temellerini atmıştır.
Sanatın Milatı: Modern Dünya ve Modern Sanat
Modern sanatta artık sanat; özgürlüğünü ilan etmiş, aidiyetini sadece sanatçısına dayandıran bir olgu haline gelirken; sanatçı, sipariş üzerine sanat icra eden, insanların hayalini kurduğu şeyleri gerek mermer gerek boyalarla vücuda getiren bir zanaatkardan ziyade; bağımsız bir ruhtan çıkan, özgün betim ve belirlemeler neticesi olan ürünler ortaya koyan bir insan haline gelmiştir.
Farklı akım ve farklı iç dönemlerine derinlemesine girmek yerine, bu dönemin sorduğumuz soruların cevabına yönelik bize kattıkları için diyebiliriz ki; bir sanatçı olarak insanı anlamaya çalıştığımız bu yolculuğun buradan önceki durakları bizi ancak bu döneme hazırlar. İnsanın insan olarak kendini yaratımı gibi; yüzbinlerce yıl ve yüzbinlerce farklı nesil ve hayat örüntüleri gerektiren insanın sanat yolculuğunda, gelin sanatın insan için işlevi, görevi nedir buna göz atalım.
İnsana kendisi ve çevresindeki dünyayı tanıma ve tanıtma işlevi görürken, hiç bilmeden adım attığı bu evreni tanımasında ona yardımcı olur. Sürekli iyi ve kötü zanlara yakalandığımız gündelik hayatta aykırı düşünceler bizi zihin zincirlerimizden koparır ve Platon'un mağarasının dışına çıkmamızı sağlar.
Canlılık hayatının bir ölüm ve yaşam döngüsünden ibaret olduğunu bilen bizler, sanat aracılığıyla geçmiş kuşaklarla iletişim kurarız. Adem'in Yaratılışı tablosunda Adem ve Tanrı'nın birbirine dokunması gibi biz de geçmiş ve gelecek insanlara yaşadığımızı ve yaşadığımızdan anladığımızı paylaşırız. Bu anlamda sanat, felsefe ve bilim gibi insanlık çağlarının arasında bir köprü görevi gören, kümülatif bir insanlık bilgisine, insanlık hakikatine dönüşür.
Cueve de las Manos'taki el izleri de, Üst Paleolitik'teki insan ve hayvan tasvirleri de, Michalengelo'nun David'i, Cabanel'in Düşmüş Melek'i, Salvador Dali'nin Belliğin Azmi de "ben buradayım, bunu düşünüyor ve bunu size de düşündürtmek istiyorum. Algılarınızdan bir an olsun sıyrılıp başka bir algı kapısına adım atmanız, hayata ve olanlara bir başka açıdan bakabilmeniz için buradayım." kaygılarıyla yapılan eserlerdi.
En nihayetinde kendimizi bulma yolculuğumuzda sanat; bilim ve felsefe gibi mantıki perspektifden bizi tamamen kopartmasa da, o çatık kaşlardan ziyade güzel bir gökyüzüne bakan bir çocuk gibi hissedebileceğimiz, estetik, insanın duygularına da hitap eden bir tavırla, bizi kalıp düşüncelerimizin tahtından indirip hakikatin basamaklarına tırmandırır.
Yılmaz Yasemin, 2021, "Tarihöncesinde Sanat ve Bağlamları", Düzce Üniversitesi
Özbek Yılmaz, "Toplumsal Uzlaşmada Sanatın İşlevi"
Saltık İğci Birsen, 2013, "Toplumların Uygarlaşmasında Sanatın İşlevi"
Artık sanat eserini kimin yapıldığı konuşulmakta, ilgili sanatçıların imzaları, eserin içinde otoportreleri görülmeye başlanmaktıadır.
Papa II. Julius; Michalengelo'ya Sistina Şapeli'nde istediğini yapabilmesi özgürlüğünü verdiğinde, gerçekten istediğini yapmasını değil, belirli bir temayı istediği gibi işleyebilmesi özgürlüğünü sunuyordu. Yine de Rönesans'ın en parlak dahilerinden olan Michalengelo, bugün kendi özgünlüğümüz, kendi bakış açımızı katarak yaptığımızın sanat profilinin öncüsü kabul edilir.
(Sistina Şapeli'nde bulunan) Ademin Yaratılışı, Michalengelo |
Ancak yine belirtmek gerekir ki, kendisi bugün bizim bakış açımızdaki gibi bir "sanatçı"dan ziyade döneminin usta heykeltıraşı olarak bir zanaat adamı olarak kabul edilir.
David, Michalengelo |
Özetle anlayabiliriz ki Rönesans; henüz sanat ve zanaat çizgisini birbirinden keskin çizgilerle ayırmış olmasa da, nevi şahsına münhasır, özgür, özgün sanatçı karakterinin temellerini atmıştır.
Sanatın Milatı: Modern Dünya ve Modern Sanat
Yıldızlı Gece, Van Gogh |
Öpücük, Gustav Klimt |
Farklı akım ve farklı iç dönemlerine derinlemesine girmek yerine, bu dönemin sorduğumuz soruların cevabına yönelik bize kattıkları için diyebiliriz ki; bir sanatçı olarak insanı anlamaya çalıştığımız bu yolculuğun buradan önceki durakları bizi ancak bu döneme hazırlar. İnsanın insan olarak kendini yaratımı gibi; yüzbinlerce yıl ve yüzbinlerce farklı nesil ve hayat örüntüleri gerektiren insanın sanat yolculuğunda, gelin sanatın insan için işlevi, görevi nedir buna göz atalım.
Belleğin Azmi, Salvador Dali |
3-) Sanatın İnsan İçin İşlevi Nedir?
Sanat; bir görme ve görülenler neticesinde düşünme ve düşündürtme faaliyetidir. Bu bağlamda toplumların şekillenmesi, bilinçlendirilmesi ve eğitilmesindeki önemi mutlaktır. Tesadüf değildir ki baskıcı rejimlerde sanata ve sanatçıya olan bakış hep "öteki"ye olan bakış açısıyla aynıdır. Çünkü sanat en etkili uyandırıcıdır.Halka Yol Gösteren Özgürlük, Eugene Delacroix |
İnsana kendisi ve çevresindeki dünyayı tanıma ve tanıtma işlevi görürken, hiç bilmeden adım attığı bu evreni tanımasında ona yardımcı olur. Sürekli iyi ve kötü zanlara yakalandığımız gündelik hayatta aykırı düşünceler bizi zihin zincirlerimizden koparır ve Platon'un mağarasının dışına çıkmamızı sağlar.
Düşmüş Melek, Alexandre Cabanel |
Cueve de las Manos'taki el izleri de, Üst Paleolitik'teki insan ve hayvan tasvirleri de, Michalengelo'nun David'i, Cabanel'in Düşmüş Melek'i, Salvador Dali'nin Belliğin Azmi de "ben buradayım, bunu düşünüyor ve bunu size de düşündürtmek istiyorum. Algılarınızdan bir an olsun sıyrılıp başka bir algı kapısına adım atmanız, hayata ve olanlara bir başka açıdan bakabilmeniz için buradayım." kaygılarıyla yapılan eserlerdi.
En nihayetinde kendimizi bulma yolculuğumuzda sanat; bilim ve felsefe gibi mantıki perspektifden bizi tamamen kopartmasa da, o çatık kaşlardan ziyade güzel bir gökyüzüne bakan bir çocuk gibi hissedebileceğimiz, estetik, insanın duygularına da hitap eden bir tavırla, bizi kalıp düşüncelerimizin tahtından indirip hakikatin basamaklarına tırmandırır.
Kaynakça ve İleri Okumalar
Sarı Engin, 2018, "Sanat Olgusunun Tarihsel Süreçte Değişen Tanımı, İşlevi ve Değeri Üstüne", Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü DergisiYılmaz Yasemin, 2021, "Tarihöncesinde Sanat ve Bağlamları", Düzce Üniversitesi
Özbek Yılmaz, "Toplumsal Uzlaşmada Sanatın İşlevi"
Saltık İğci Birsen, 2013, "Toplumların Uygarlaşmasında Sanatın İşlevi"
Yorumlar
Yorum Gönder