Kötülük Problemi

Dante ve Virgil Cehennemde, Bouguereau

Başlıklar

İnsanoğlu bir kötülüğün olduğunu nasıl fark etti?
Kötülüğün Tanımları
Kötülük Problemi Nedir?
Bir Çözüm Önerisi: Teodise
Kötülük acı verir: Acı ise Gelişimin En Temel Öncülüdür?

İnsanoğlu Kötülükle Nasıl Tanıştı?
A New You Could be Born Today, Santiago Caruso

Yeniden yarattığımız uygarlık her ne kadar bize bunu unuttursa da; nihayette hepimiz vahşi doğanın ürünleriyiz. Doğanın iyisi ya da kötüsü, ahlaklısı ya da ahlaksızı yoktu, burada tüm renkler doğanın kendi kanunlarına göre yaşamak zorundaydı ve görecelik söz konusu değildi.

Belirsiz bir zamanda üst bilince ulaşan biz insanlar ise, varlığımızın devamı için bu kanunlara baş kaldırmak durumunda kaldık. Nihayetinde sırasıyla doğadaki temaları ve unsurları tanırken bütün tarihimizi kuşatacak bir olguyla karşılaştık: Kötülük.
More Than Just A Customer, Frank Bensing
İnsanlar olarak her ne kadar her birimiz bağımsız organizmalar olsak da amacımız her zaman aynı: Mutluluğa ulaşmak. Bu uğurda yüzyıllardır kendimize alternatif dünya görüşleri yarattık; bu görüşleri tartıştık ya da paylaştık. Birbirimize taban tabana zıt olduğumuz insanlarla aynı görüşleri paylaştığımız da oldu; neredeyse aynı dünya görüşüne sahip olduğumuz insanlarla zıt olduğumuz zamanlar da...
En nihayetinde hepimizin amacı mutluluğumuza ket vuran her şeyi kendimizden ve dünyamızdan uzaklaştırmaktı. İşte mutluluğumuza en büyük ket vuran unsurun kendisi: Kötülük.

Kötülüğün Tanımları
Guernica, Pablo Picasso

Konumuz dahilinde işlevi eksik olan anlamındaki kötülüğü değil, etik bağlamında kötülüğü göreceğiz. Kötülük bu anlamda her dilde yararın karşıtıdır. En basitinden karmaşığına zarar veren her eylem ya kötüdür ya da içinde kötülük potansiyeli taşır.

“Kötü”nün Türkçe sözlüklerdeki kelime anlamına baktığımızda amaca uygun olmayan, kusurlu ve yetersiz olan, korku ve endişe verici olan, zarar, acı ve rahatsızlık veren şey, zararlı etkide bulunan şey.1
“Kötülük” ise doğadan gelen ya da bilinçli insan eyleminin sonucu olan ve insan varlığına bu dünyadaki yaşamında büyük zarar veren durum, oluşum ya da şeye daha genel bir çerçevede verilen addır.2

1 Şemseddin Sâmi, Kâmûs-ı Türki. Çağrı Yayınları, İstanbul, 2005, (1317 Hicri),s. 1190
2 Ahmet Cevizci, a.g.e.,s. 574-578


Happy Arcadia, Konstantin Makovski
Bir şekilde üst bilince vardığımızda etrafımızda hem büyüleyici hem de korkunç bir dünya vardı. Doğanın bütün güzelliklerini seyrederken aniden bir kaplan saldırısına uğrayabiliyordunuz. İlerleyen zamanlarda tarım toplumuna geçtiğinizde önceki yıl sel gibi yağan yağmurun bir damlasını göremiyor, kıtlıklarda çocuğunuzu, ailenizi kaybedebiliyordunuz.
Sessiz sakin bir hayat yaşayan bir insanken atom bombasının tesiriyle aniden küle dönüşebiliyor, yahut sadece etnik unsurunuz dolayısıyla diri diri yakılabiliyordunuz.

İnsanoğlu adım attığı bu muhteşem-korkunç dünyayı anlamlandırma faaliyetleri sırasında; gökte gürleyen şimşeğe, sadece belirli aralıklarla yağan yağmura, ondan çok daha güçlü ve farklı olan hayvanlara tanrısal değerler biçti.
Sonrasında kutsal gördüğü hayvanın kendisi gibi olduğunu, yağmurun belirli sebeplerden yağdığını, güneş ve ayın döngüsel bir ilişkide dünyada bulunduğunu öğrendi. Fakat ne olursa olsun yine de bütün bunlar onun aklının alamayacağı kadar ihtişamlı ve karmaşık konulardı. Varoluşu bu kadar basit ve anlamsız olmamalıydı. Bütün bunların bir sebebi, yaratıcısı ve idarecisi olmalıydı: Tanrı.
God the Father, Cima de Conegliano
Bilindiği gibi Teolojik inanışların Tanrısı; her şeyin mutlak yaratıcısı ve sahibi, kadiri mutlak, her şeyin öncülü ama kendisi hiçbir şeyin sonucu olmayan bir tanrıdır. Dolayısıyla iyilikler, güzellikler ile birlikte kötülüğün de ondan gelmesi gerekir. Evrendeki bütün bu güzellikleri ve ihtişamı özümsemek kolaydır, fakat yeryüzünde işlenen bu kadar kötülük nasıl açıklanabilir? Bu soru bizi yüzyıllardır tartışılan kötülük problemine götürüyor.

Kötülük Problemi Nedir?

Daha önce de değindiğimiz üzere, teolojik Tanrı her şeyi bilir, her şeye gücü yeter, iradesi ve iyiliği sonsuzdur. Kötülük problemi ise bu noktada mutlak iyi sıfatını taşıyan Tanrı'nın nasıl olur da kötülüklere göz yumduğunu sorgular ve mutlak iyi Tanrının yarattığı bir evrende kötülüğün olmasını bir çeşit çelişki olarak görür.

Epikür: Kötülük Probleminin Doğuşu
Epikür Büstü, Klasik Arkeoloji Müzesi, Cambridge

Kötülük problemini ilk olarak sistematikleştiren ve ciddi bir tartışma haline getiren en eski örnek Epiküros kaynaklarıdır. Epikür bu problemi şu çıkarımlarla sorgulamıştır:

Tanrı, ya kötülükleri ortadan kaldırmak ister de, kaldıramaz; veya kaldırabilir, ama kaldırmak istemez; ya da ne kaldırmak ister ne de kaldırabilir, yahut da hem kaldırmayı ister hem de kaldırabilir. Eğer ortadan kaldırmak istiyor da kaldıramıyorsa, O güçsüzdür; ki bu durum Tanrı’nın karakteriyle uyuşmaz; eğer ortadan kaldırabiliyor fakat kaldırmak istemiyorsa, O kıskançtır; ki bu da aynı şekilde Tanrı ile uyuşmaz; eğer O ne ortadan kaldırmayı istiyor ne de kaldırabiliyorsa, hem kıskanç hem güçsüzdür, bu durumda da, Tanrı değildir; eğer hem ortadan kaldırmayı istiyor hem de kaldırabiliyorsa -ki yalnızca bu Tanrı’ya uygundur-, o zaman kötülüklerin kaynağı nedir? Ya da o kötülükleri niçin ortadan kaldırmamaktadır?3

3 Cafer Sadık Yaran, s.11–12

David Hume Portresi, Allan Ramsay
Sonrasında David Hume Kötülük Problemindeki bu soru ve yanıtları daha basit ve anlaşılır kılan bir dille yeniden gündeme getirmiştir:

Tanrı kötülüğü önlemek istiyor da gücü mü yetmiyor? Öyleyse o güçsüzdür. Yoksa gücü yetiyor da kötülüğü önlemek mi istemiyor? Öyleyse o iyi niyetli değildir. Hem güçlü, hem de iyi ise, bu kadar kötülük nasıl oldu da var oldu?

J.L. Mackie ise bu probleme mantıksal bir çözüm arar. Ona göre biri Tanrı (mutlak iyi) birisi kötülük olan iki önerme yapısı gereği mantık dışıdır; bu duruma mantıksal kötülük problemi adını verir.

Bir Çözüm Yolu Olarak Teodise
Ademin Yaratılışı, Michalengelo

Teodise, din felsefesinde kötülük ile mutlak iyi olan Tanrı kavramının nasıl bağdaştığını açıklama çabasına verilen bir isimdir. Başka bir ifade ile kötülük olgusu karşısında Tanrı'nın adaleti ve haklılığını savunmak[1] "kötülük problemi karşısında Tanrı'yı savunma"[2] anlamı taşır.

[1] Plotinus Teodisesi
[2] Augustinus Teodisesi

Sokratesin Ölümü, Jacques-Louis David
Teodisenin ilk izlerine Platon'un diyaloglarında rastlıyoruz.
Platona göre Tanrı iyiydi ve en yüce varlık olduğu için hırs, kıskançlık gibi hiçbir insanı güdü taşımıyordu. Bu nedenle evrendeki her şeyi kendisine benzer bir biçimde iyi olarak yarattı. Evrenin ana ilkesini bunun üzerinden inşa eden Tanrı, düzen kaosa yeğ tutulacağından kaosu da düzene çevirdi.

Sonrasında fark etti ki, ne kadar büyük ve ihtişamlı olursa olsun içinde zeka bulundurmayan şey zekaya sahip olana denk olamazdı. Zekaya sahip olan varlık ise, mutlaka ruha da sahip olmak zorundaydı.

"Bu düşüncenin sonunda zekayı ruha, ruhu da bedene koydu ve evrene özü bakımından mümkün olduğu kadar iyi bir eser yaratırcasına şekil verdi."4

4 Eflatun, Timaios, s. 24-25

Kötülükle ilgili ise kötülüğün ortadan kalkmayacağını, çünkü evrende bir ikilik (dualite) olduğunu ve iyiliğe karşıt bir şeyin bulunması gerektiğini belirtir. Fakat kötülük Tanrısal varlıkları değil biz ölümlüleri tesir altına alır; zira tanımı gereği tanrısal olan kötü olamaz. O halde tanrısal olanın içinde kötülük bulunması ihtimali yoksa, kötülüğün kaynağı da tanrısal değildir.5

5 Platon, Diyaloglar, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1986, 176 b-c

Burada Platonun teolojik Tanrı fikrinden biraz uzak olduğunu belirtmek gerekir. Ona göre Tanrı sadece iyi işlerden sorumludur, gerisini diğer zeki canlılar olan insanlara teslim etmiştir. Onun tanrısı sınırsız güç sahibi ve her şeyin sahibi tekil bir varlıktan ziyade oluşun mutlak öncülü olan bir ilahi güçtür.

“O insanlarla ilgili olarak meydana gelen bazı şeylerden sorumludur; fakat onlarla ilgili çoğu şeyin sorumlusu O değildir. O, her şeyin sebebi değil, yalnız iyi olanın sebebidir. Kötü olan şeylerle ilgisi yoktur. Tanrı iyi olduğu için, insanların başına gelen her şey, çoğumuzun sandığı gibi, ondan gelmez. Yalnız iyi olan şeyler Tanrıdan gelir... İyi olan şeyler de, kötülüklerden daha az olduğuna göre, Tanrı’dan çok değil, az şey gelir bize... Bu nedenle kötü şeyler için başka sebepler aranmalıdır. Bunların Tanrı’dan geldiği söylenmemelidir”6

6 Platon, Devlet. Remzi Kitabevi, İstanbul, 1988, 379 c
Ölüm ve Yaşam, Gustav Klimt
Platon, idealizm düşüncesinden temelle kötülüğün insanın ruhunda doğuştan bulunduğunu düşünüyordu. Ona göre bu kötülük olduğu gibi kabul edilmeli, tanınmalı ve ondan kaçınılmalıydı. İleride kötülükle ilgili bir başka yazımızda, bu konuyu Psikoloji bilimiyle birlikte ele alacağız.

Konunun gerisini bu konuyla etraflıca ilgilenen değerli bilim insanlarımıza bırakalım. Biz çeşitli görüşlerden temelle daha anlaşılabilir bir dille kendi yorumumuzu getirmeye çalışacağız.

Kötülük acı verir: Acı ise Gelişimin En Önemli Öncülüdür?
Düşmüş Melek, Alexandre Cabanel

Öncelikle sorumuza günümüz yaygın teolojik inanışları nasıl bir bakış açısı getiriyor buna bakalım. Semavi dinlere göre acıların sebebi insanın ulvi gelişimidir. Allah kulunu acılar aracılığıyla çeşitli imtihanlara sokar. Bu imtihanlardan kendisinin herhangi bir çıkarı yoktur fakat nihayetinde imtihanı başarıyla tamamlayan insan hem dünya hem ahiret hayatında bir ilerleme kaydetmiş olacaktır. Bu fikir objektif olarak yerine göre doğru, yerine göre ise yanlıştır.
Kör Dilenci, Jozef Laurent Dyckman
Günümüzde çok yaygın kullandığımız bir atasözü var: "Bir musibet, bin nasihatten iyidir." Gerçekten de yapımız gereği bir şeyi yaşamadığımız sürece ondan ders çıkartmamız, eylemlerimizi daha bilinçli bir şekilde sürdürmemiz kolay değildir. Çağdaş Alman filozoflarında gördüğümüz gibi gerçekten de bazı acılar sonucunda bize bir güç bahşeder. Acı çeken insanlar sükutu hayale uğrar ve duyularını hiç olmadığı kadar gerçeklere açık tutar; böylelikle bilgeliğe biraz daha yaklaşır.
Satürn Oğlunu Yiyor, Francisco Goya
Fakat bazı acılar vardır ki onları yaşamamızın, yaşadıklarımız sonucunda değişen hayatımızın hiçbir makul açıklaması yoktur.
Örneğin henüz son yüzyıllarda çözdüğümüz bebek ölümlerini ele alalım. Bir annenin bebeğinin rahminde ya da kollarında can vermesinin onun şahsi gelişimi adına nasıl bir yararı olabilir?
Savaşlarda çocuklarının gözleri önünde tecavüz edilip ardından katledilen kadınların, kendisi ve çocukları adına yaşadıkları acının onlarda nasıl bir gelişimi doğuracağı öngörülebilir? İlahi mizan söz konusu olduğunda ayrıca burada özgür irade konusu akıllara geliyor ki bu başlı başına ele alınacak bir konu.
Dante ve Virgil Cehennemde, Gustave Courtois
Görülüyor ki konu teolojik bir tanrı da olsa, deist bir tanrı da olsa, tanrı olmasa da; çok sayıda farklı zıt fikirleri içinde barındıran bir problem.
Problemin varoluş sebebi şahsi fikrimizce yüzyıllardır içinde bulunduğumuz dünyayı anlamlandırma faaliyetleri sırasında sonradan bina ettiğimiz fikirlerin gerçekle olan zıtlaşması. Eğer Tanrı varsa, onun bizim gibi iyi ya da kötü algılarına sahip olması kendi varlığına terstir. Zira varlığına hepimizin kani olduğu doğada dahi iyi ve kötü yoktur. Bizler insanlar olarak nasıl ki uygarlığı, inançları, bilimi, felsefeyi yarattıysak; iyi ve kötü kavramlarını da yarattık ki bu kadar kalabalık toplumlar halinde birlikte yaşayabilelim.

Ayrıca Tanrıda bizim gibi iyilik kötülük algısı varsa dahi yaratılanın yaratının aklına erişebilmesi, evrene ve dünyaya onun gözlerinden bakabilmesi imkansızdır. Bu da anlaşılamaz bir Tanrıya nasıl itaat ve iman edebilineceğini doğurur ki bu da ele alınacak bambaşka bir konudur.

Bu yazımızda günümüzde hala güncelliğini konuyan Kötülük Problemi'nin ne olduğunu ve getirilen en temel yorumları öğrenip naçizane kendi bakış açımızı katmaya çalıştık. Umarız yararlı ve keyifli olmuştur.

Kaynakça ve İleri Okumalar

Kiriş Nurten, "Tarihsel Olarak Kötülük Problemi ve Çözüm Yolu Olarak Teodise"

Taylan Necip, 1997, "Din Felsefesinde Kötülük Problemi", Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi











Yorumlar

Popüler Yayınlar